Çağdaş Sözlük

kahr ~ قهر

Yeni Türkçe Lugat - kahr ~ قهر maddesi. Sayfa: 571 - Sira: 5

1927 yılı, Yeni Türkçe Lugat,kahr maddesi. osmanlıcada kahr ne demek, kahr anlamı manası, kahr osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte kahr hakkında bilgi. Arapça kahr ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada kahr anlamı

Yeni Türkçe Lugat, Mehmed Bahaeddin Toven Sözlüğü - 1927 yılı Türkçe sözlük, قهر kahr ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

kahr ~ قهر güncel sözlüklerde anlamı:

KAHR ::: Zorlama. Cebir. * Ezme. Mahvetme. * Fazlaca üzüntü. Keder içine işleme. * Cenâb-ı Hakkın şiddetli ve azab verici vasıflarının tecellisi. (Kahr, lütfun zıddıdır.) (Bak: Celal)

KAHR ::: Yaşlı, ihtiyar kişi. * Yaşlı at. * Yaşlı deve.

kahır ::: (a. i.) : 1) zorlama, zorla bir iş gördürme, (bkz. : icbar, cebr). 2) üstün gelerek mahvetme, helak etme, batırma, ezme. 3) çok kederlenme, çok üzüntü duyma.

kahr-ı dehr ::: zamanın, dünyânın kahrı.

kahr-ı hiddet ::: hiddetin kahrı, kızgınlığın yıkıcı galebesi.

kahr ::: zorlama, mahvetme, ezme.

KAHR ::: Kendini günâhlarla kahretme. Şunu iyi bil ki; günâhları terk edenin, kalbi incelir, yumuşar. Haramı bırakıp, helâl yiyenin ise, düşüncesi berrâk (temiz) olur. (İmâm-ı Mâverdî)

Allahü teâlâ, kıyâmet günü kâfirlere ve günâhkâr mü'minlere, kahr ve celâl ile görünecektir. (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)

Gençlikte, Allahü teâlânın kahrından, azâbından korkmalı, titremeli, ihtiyarlıkta merhametine sığınmalıdır. (Ahmed Fârûkî Serhendî)

Kahrımız, gadâbımız (kızmamız) düşmana ziyân,
Adüvden (düşmandan) korkmadık, korkmayız hiçbir zaman,
Kur'ân'da zafer vâdediyor hazret-i Yezdân.

(Gülbank-i Mehterân)

2. Çok kederlenme, çok üzüntü duyma.

Abdülmecîd Han, Mustafa Reşid Paşanın mason olduğunu, İslâmiyet'e uymayan bir yol tuttuğunu anlayınca, kahrından, üzüntüsünden hastalandı. Yatakta oturamıyor, hep yatıyordu. Yalnız, mühim şeyler okunuyor, irâde-i şâhâne alınıyordu. Sırada bulunan bir kâğıt için "Medîne halkının dilekçesi okunacak" bilgisi verildi. "Durun, okumayın! Beni oturtun!" buyurdu. Arkasına yastık koyup oturtuldu. "Onlar Resûlullah efendimizin komşularıdır. O mübârek insanların dilekçesini yatarak dinlemekten hayâ ederim. Ne istiyorlarsa, hemen yapınız. Fakat okuyunuz da kulaklarım bereketlensin." dedi. Bir gün sonra vefât etti. (Eyyûb Sabri)

KAHR ::: Kendini günâhlarla kahretme. Şunu iyi bil ki; günâhları terk edenin, kalbi incelir, yumuşar. Haramı bırakıp, helâl yiyenin ise, düşüncesi berrâk (temiz) olur. (İmâm-ı Mâverdî)

Allahü teâlâ, kıyâmet günü kâfirlere ve günâhkâr mü'minlere, kahr ve celâl ile görünecektir. (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)

Gençlikte, Allahü teâlânın kahrından, azâbından korkmalı, titremeli, ihtiyarlıkta merhametine sığınmalıdır. (Ahmed Fârûkî Serhendî)

Kahrımız, gadâbımız (kızmamız) düşmana ziyân,
Adüvden (düşmandan) korkmadık, korkmayız hiçbir zaman,
Kur'ân'da zafer vâdediyor hazret-i Yezdân.

(Gülbank-i Mehterân)

2. Çok kederlenme, çok üzüntü duyma.

Abdülmecîd Han, Mustafa Reşid Paşanın mason olduğunu, İslâmiyet'e uymayan bir yol tuttuğunu anlayınca, kahrından, üzüntüsünden hastalandı. Yatakta oturamıyor, hep yatıyordu. Yalnız, mühim şeyler okunuyor, irâde-i şâhâne alınıyordu. Sırada bulunan bir kâğıt için "Medîne halkının dilekçesi okunacak" bilgisi verildi. "Durun, okumayın! Beni oturtun!" buyurdu. Arkasına yastık koyup oturtuldu. "Onlar Resûlullah efendimizin komşularıdır. O mübârek insanların dilekçesini yatarak dinlemekten hayâ ederim. Ne istiyorlarsa, hemen yapınız. Fakat okuyunuz da kulaklarım bereketlensin." dedi. Bir gün sonra vefât etti. (Eyyûb Sabri)

kahır ::: mahv etme , üstünlük , galebe , aşırı üzüntü , acı , keder , ezici davranış , zulüm , baskı ile iş gördürme , zorlama , yok etme , çok üzülme , derin üzüntü

kahr ::: zorlama , ezme , mahvetme

kahır ::: ‬yok etme

kahır ::: çok üzülme

kahr ::: ‬yok etme

kahr ::: çok üzülme

KAHR :::

Zorlama. Cebir. * Ezme. Mahvetme. * Fazlaca üzüntü. Keder içine işleme. * Cenâb-ı Hakkın şiddetli ve azab verici vasıflarının tecellisi. (Kahr, lütfun zıddıdır.) (Bak: Celal