mültezem ~ ملزم
Yeni Türkçe Lugat - mültezem ~ ملزم maddesi. Sayfa: 712 - Sira: 27

1927 yılı, Yeni Türkçe Lugat,mültezem maddesi. osmanlıcada mültezem ne demek, mültezem anlamı manası, mültezem osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte mültezem hakkında bilgi. Arapça mültezem ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada mültezem anlamı
Yeni Türkçe Lugat, Mehmed Bahaeddin Toven Sözlüğü - 1927 yılı Türkçe sözlük, ملزم mültezem ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..
mültezem ~ ملزم güncel sözlüklerde anlamı:
MüLTEZEM ::: Lüzumlu görülen, lüzumuna inanılarak yapılmasına çalışılan.
mültezem ::: (a. s. lüzûm'dan) : 1) iltizâm olunmuş lüzumlu, gerekli görülen. 2) kayırılan.
mülzem ::: (a. s. lüzûm'dan) : 1) ilzam edilen, baskın çıkarak susturulan, susturulmuş kimse [bir bahsite] , 2) lüzumlu görülmüş, gerektİFİlmiş.
mülzim ::: (a. s. lüzûm'dan) : 1) ilzam eden, baskın çıkarak susturan, susturucu kimse [bir bahiste] . 2) lüzumlu gören, gerektiren.
MüLTEZEM ::: Hac esnâsında Minâ'da şeytan taşlandıktan sonra,Mescid-i Haram'a gelinir.Tavâf-ı sadr veya vedâ tavâfı yapıldıktan sonra, Zemzem suyu içilir.Kâbe'nin kapı eşiği öpülür. Göğüs ve sağ yanak, Mültezem denilen yere sürülür.Sonra Kâbe perdesine yapışıp duâ edilir. Ağlıyarak mescid kapısından dışarı çıkılır. (Mevkûfâtî)
Bir kimse karnını Kâbe duvarına değdirip, Mültezemi vesîle (vâsıta) ederek Allahü teâlâya yalvarırsa, Allahü teâlâ onu zarardan kusurdan korur. Böyle olduğu çok tecrübe edilmiştir. Allahü teâlâ, Mültezem denilen yerdeki birkaç taşa; hayra, faydaya vesîle olma özelliği vermiştir. Aspirine ağrı kesmek, alkole aklı gidermek özelliklerini verdiği gibi, Mültezem denilen yerdeki taşlara başka taşlardan farklı olarak duâların kabûl olmasına sebeb olma özelliğini vermiştir. (M. Sıddîk Gümüş)
mülzem ::: susturulmuş
mültezem ::: lüzumlu görülen , lüzumuna inanılarak yapılmasına çalışılan
Mültezem ::: Gerekli görülen; kayırılan
mültezem ::: (a. s. lüzûm'dan) 1) iltizâm olunmuş lüzumlu, gerekli görülen. 2) kayırılan.
mülzem ::: (a. s. lüzûm'dan) 1) ilzam edilen, baskın çıkarak susturulan, susturulmuş kimse [bir bahsite] , 2) lüzumlu görülmüş, gerektİFİlmiş.
mülzim ::: (a. s. lüzûm'dan) 1) ilzam eden, baskın çıkarak susturan, susturucu kimse [bir bahiste] . 2) lüzumlu gören, gerektiren.
Mültezem ::: Gerekli görülen; kayırılan
mültezem :::
MÜLTEZEM :::