Fena ~ فنا
Yeni Türkçe Lugat - Fena ~ فنا maddesi. Sayfa: 513 - Sira: 24
1927 yılı, Yeni Türkçe Lugat,Fena maddesi. osmanlıcada Fena ne demek, Fena anlamı manası, Fena osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte Fena hakkında bilgi. Arapça Fena ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada Fena anlamı
Yeni Türkçe Lugat, Mehmed Bahaeddin Toven Sözlüğü - 1927 yılı Türkçe sözlük, فنا Fena ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..
Fena ~ فنا güncel sözlüklerde anlamı:
FENA ::: (Beka'nın zıddı) Yokluk. Yok olma. * Geçici dünya. * Geçip gitme. * Tas: Kendi varlığından geçmek. * Kötü. * Devamlı olmayan. * Çok kocamış olmak.
fennen ::: (a. zf.) : fen vâsıtasiyle, fen ile, fence, fenne uygun olarak.
finâ ::: (a. i. c. : efniye) : 1) avlu. 2) evin ve şehrin önü.
fenâ ::: yokluk, geçicilik, kötü.
FENa ::: Fenâya kavuşmak için lâzım olan on şey; tövbe, zühd (dünyâya düşkün olmamak), tevekkül (Allahü teâlâya güvenmek), kanâat, uzlet yâni dîni, ahlâkı bozan kimselerden, kitablardan sakınmak, zikr (her işte Allahü teâlâyı hâtırlamak), teveccüh (bütün arzu ve isteklerden sıyrılarak Allahü teâlâya yönelmek, sabır, murâkabe (kendini hesâba çekme) ve rızâ (Allahü teâlâdan gelen her şeye boyun eğme)dır. (Ahmed Fârûkî)
Mârifet (Allahü teâlâyı tanımak) ve hakîkî îmân, fenâ hâli meydana gelmesine ve ölmeden önce olan ölmeye (gafletten uzak olup, her an Allahü teâlâyı hatırlamaya) bağlı olduğu için, fenâ hâli çok olanın îmânı dâimâ kâmil (olgun) olur. Peygamber efendimiz buyurdular ki: "Ebû Bekr'in îmânı bütün ümmetimin îmânı ile tartılsa, Ebû Bekr'inki daha üstün olur." Çünkü o, fenâda bütün ümmetten (her müslümândan) daha ileride idi. Eshâb-ı kirâmın hepsi fenâ makâmına kavuşmuştu. (Muhammed Ma'sûm)
Fenâ ve bekâ, sâhibinin vicdânı ile ilgilidir, dil ile söz ile anlatılamaz. Tatmakla anlaşılır. (Abdülhakîm-i Arvâsî)
Bir kimsede hâsıl olmazsa fenâ,
Hak teâlâya yol bulamaz aslâ.
(İmâm-ı Rabbânî)
Fena :::
- İyi nitelikte olmayan, kötü
Örnek: Rüşvet aslında fena şeydir, fakat daha fenası rüşvet ayıplığını kaybetmişliktir. B. Felek - Üzücü
Örnek: Bu savaş yılları o kadar fena ve ağır felaketler öğretmişti ki... H. E. Adıvar - İstenilen ve gereken nitelikte olmayan (kimse).
- Hoşa gitmeyen, rahatsız edici
Örnek: Fena günler yaşadığına inanmak için bin şahit lazım. R. H. Karay - Davranışları toplumun ahlak anlayışına uymayan
Örnek: Siz fena adamsınız, odanıza geldiğime bin kere pişman oldum. P. Safa - Çok
Örnek: Tenis oynarken bileğim burkuldu, berbat, fena acıyor. P. Safa - Ölümlü olma durumu, ölümlülük.
fenâ ::: kötü , yok olma , yokluk , geçicilik
fenâ-yı dünyevî ::: dünyadaki yok olma
fennen ::: teknik açıdan , fence
fenâ ::: yokluk
fenâ ::: kötü
fennen ::: teknik açıdan
fennen ::: (a. zf.) fen vâsıtasiyle, fen ile, fence, fenne uygun olarak.
finâ ::: (a. i. c. : efniye) 1) avlu. 2) evin ve şehrin önü.
fena ::: çok, kötü, pis, şer
FENA :::