Çağdaş Sözlük

teşbih ~ تشبيه

Yeni Türkçe Lugat - teşbih ~ تشبيه maddesi. Sayfa: 220 - Sira: 26

1927 yılı, Yeni Türkçe Lugat,teşbih maddesi. osmanlıcada teşbih ne demek, teşbih anlamı manası, teşbih osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte teşbih hakkında bilgi. Arapça teşbih ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada teşbih anlamı

Yeni Türkçe Lugat, Mehmed Bahaeddin Toven Sözlüğü - 1927 yılı Türkçe sözlük, تشبيه teşbih ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

teşbih ~ تشبيه güncel sözlüklerde anlamı:

TEşBiH ::: (C.: Teşbihât) Benzetmek, benzetilmek. Benzetiş. Bir vasıfta vehmetmek. (Bak: Müşebbihe) *Edb: Aralarında maddi veya mânevi bir münasebet bulunan iki şeyi birbirine benzetmek san'atı. Erkân-ı teşbih: (Teşbihin rükünleri) : 1- Müşebbeh (Benzetilen), 2 - Müşebbehün bih (Kendisine benzetilen), 3 - Vech-i şebeh (benzetme ciheti), 4 - Edât-ı teşbih (Teşbih edatı) Birinci ve ikinciye (Yâni, müşebbeh ve müşebbehün bih) "tarafeyn : İki taraf" denir. Meselâ: "Nuri şecâatte Hazret-i Ali gibidir" denildiğinde: "Nuri" müşebbeh, "şecâatte" vech-i şebeh, "Hazret-i Ali" kelimesi ise müşebbehün bih'dir. "Gibi" kelimesi ise edat-ı teşbihtir. Edât-ı teşbih olanlar: "gibi, meselâ, misâl, sanki, meğerki, mesel, mânend, andırır, âdetâ, çü, çün, tek, benzer, zannolunur, veş" (gibi kelimelerdir.)(Pekçok teşbih ve temsiller bulunuyor ki, mürur-u zamanla veya ilmin elinden cehlin eline geçmesiyle hakikat-ı maddiye telâkki ediliyor. Hatâya düşer. Meselâ: "Sevr" ve "Hut" isminde ve âlem-i misâlde sevr ve hut timsâlinde berri ve bahri hayvânat nâzırlarından iki melâiketullah, âdeta bir koca öküz ve cismani bir balık zannedilerek Hadise ilişilmiş. Hem meselâ: Bir vakit huzur-u Nebevide derin bir ses işitildi. Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti ki: "Bu gürültü, yetmiş senedir yuvarlanıp ta ancak bu dakika cehennemin dibine düşen bir taşın gürültüsüdür. " İşte bu Hadisi işiten, hakikata vâsıl olmıyan inkâra sapar. Halbuki, yirmi dakika o Hadisten so a kat'iyyen sabittir ki: Biri geldi. Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a dedi ki: "Meşhur münafık, yirmi dakika evvel öldü. " Yetmiş yaşına giren o münafık cehennemin bir taşı olarak bütün müddet-i ömrü tedennide esfel-i sâfiline küfre sukuttan ibaret olduğunu gayet beligane bir surette Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü vesselâm beyan etmiştir. Cenâb-ı Hak, o vefat dakikasında o sesi işittirip ona alâmet etmiştir. S.)(Teşbih ve temsiller, havastan avama geçtikçe, yani ilmin elinden cehlin eline düştükçe, mürur-u zamanla hakikat telâkki edilir. R.N.)

TEşBiH ::: Yassı ve enli yapmak.

teşbih ::: (a. i. şibh'den. c. : teş-bîhât) : benzetme, benzetilme.

Lâ-teşbîh ::: teşbih-siz, benzetmeksizin, benzetme gibi olmasın.

Edât-ı teşbih ::: (benzetme edatı) : "gibi, âsâ, misillü, mâ-nend, veş, güne, gûyâ, sanki, meğer ki, tek, tırak, nasıl, nitekim. . " gibi.

Erkân-ı teşbih ::: ed. şu dört şeydir : "müşebbeh, müşebbehün-bih, vech-i şe-beh, edât-ı teşbih", [. . köşkü cennet gibidir" terkî-binde köşk = müşebbeh, cennet = müşebbehün-bih, gibidir = edât-ı teşbih dır]

teşbîh-i beliğ ::: ed. edatı hazfedilmiş ve pek çok parlak, göz alıcı olan teşbih. Meselâ : "az zaman içre çok iş etmişti* sayesi olmuş idi âlemgîr *şems-i asr idi asrda şemsin * zilli memdOd olur, zamânî kasîr" gibi.

teşbîh-i mûcez ::: ed. en kısa kelimelerle geniş mânâya gelmek suretiyle yapılan teşbih, benzetme. Misâl : "hâl kâfir, zülf kâfir, çeşm kâfir, el'amân* serbeser iklîm-i hüsn'ün kâfiristan oldu hep" bey-tindeki "iklîm-i hüsn'nün" terkibi gibi.

teşbih ::: benzetme.

teşbih ::: benzetmek

Teşbih :::


  1. Benzetme
    Örnek: Aleyhinde şairane teşbihlerle ağır ve güçlükle yazardı. Y. K. Beyatlı

teşbîh ::: benzetme

teşbih ::: benzetme , benzetmek

teşbîh ::: ‬benzetme

TEŞBİH :::

Yassı ve enli yapmak